İnsanlığımızın törpülendiği, acıma duygumuzun, benliğimizin, değer verdiğimiz yargıların, sevecek yanlarımızın kör bir tahrayla darmadağın edildiği bir çağda yaşıyoruz.
Günümüzde yoksul olmak daha çok şeyden yoksun olmak anlamına gelmektedir. Çünkü liberalizm ve kapitalizm tartışılamaz hale gelmiştir.
Eskiden ihtiyaç tanımları daha azdı ve insan için hayat daha küçüktü; Şimdi durum tersine dönmüş, refah anlayışı ve algılaması değişmiştir. Yaygınlaşan bu olgu da sınıflar arası iletişimin ve etkileşimin önündeki en büyük engeldir.
Bu da sosyal ilişkilerden beslenmeyen ürünleri beraberinde getiriyor.
İnanın durum böyledir ve bir müzisyen, bir ressam, bir şair, kısaca bir sanatkâr için yaşam küf yeşilidir. Bu hazin fotoğraf, sadece sanatı üretenlerin değil toplumların varlıktan daha fazla pay almasının önündeki en büyük engeldir.
Vefa, sevgi, saygı, aşk ve huzur gibi kavramların unutulmaya yüz tuttuğu bu günlerde -en kutsal hareketin, gayretin, söylevin, yazının-insanlara bu kavramları yeniden hatırlatmak adına küçük de olsa bir çaba sarf etmek olduğu kanaatindeyim. Çünkü sanatı besleyen, yaşanmışlıklar, olaylar ve tabi ki duygulardır.
Sanat eseri denen, anlamdan, estetikten, şekilden ve duygudan yoksun, ne olduğu tanımlanamayan şeyler sunulmaktadır insanların beğenisine. Tüm bunlar, popüler yapay kültüre, birilerinin ideolojisine ya da çıkarına hizmet etmekten başka bir amaca hizmet etmeyen ve yaşaması, yaşatılması mümkün olmayan yer ve zaman işgal etmenin, zihin kirletmenin ötesine geçmeyecek sabun köpüğü niteliğindedir.
Sözüm ona, kimi toplum mühendislerinin, ruhsal sorunlarını aşamamış hastalıklı anlayışların ve işin ticaretinden başka hiçbir değeri ve yargıyı gözü görmeyenlerin bu topluma ve bu toplumun geleceğine ihanetinin belgesidir bu durum.
Elbette istisnalar vardır, hatta son zamanlarda bunların sayısında artışlar görebiliyoruz. Bu da hala tutunabileceğimiz dalların varlığını göstermektedir ve sevindirici bir durumdur.
Sanatın tüm dallarında asıl malzeme, insan, insana dair olan, insan ile ilintili olan doğada ve evrende var olan her şeydir. O halde sanat ile insan arasındaki ilişkiyi nasıl açıklayabiliriz?
Sanat, insanı merkeze koyar.
İnsan algıları, bilinci, insan kimliği ve duygusal atmosferi üzerinden hareket eder ve yaşar.
Her sanat eseri hayattan beslenir, hayatı zenginleştirir ve insanı çoğaltır.
Sanat, insana, varlığının teyidini sunar…
Sanata maruz kalan için de sanatı icra eden için de durum böyledir.
Sanat, insanın varlıktan daha çok pay almasını sağlar. Kendisini gerçekleyebileceği güçlü bir olgudur.
Varlıkla insan arasındaki kanalların sayısını ve kalitesini arttırır.
O halde mülki idare, yerel idareler ve sivil toplum örgütlerinin ödevini mutlaka layığınca yapması gerekmektedir ki sanata, sanatçıya, en nihayetinde de insana yer açılsın; varlıkla insan arasındaki kanallar çoğalabilsin ve insanın varlıktan aldığı pay artabilsin.