Mersin Barosu Başkanı Bilgin Yeşilboğaz, İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesiyle, baroların kadın cinayetleri ve istismar davalarına, cinsiyet ayrımcılığına ilişkin davalarda müdahillik taleplerinin kabul edilmeyeceğini söyledi.
Mersin Barosu Başkanı Bilgin Yeşilboğaz açıklamasında, insan hakları sözleşmesi olan İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesiyle, baroların kadın cinayetleri ve istismar davalarına, cinsiyet ayrımcılığına ilişkin davalarda müdahillik taleplerinin kabul edilmeyeceğini, bunun da şiddet gören mağdurların yalnızlaşacağı anlamına geldiğini söyleyerek, İstanbul Sözleşmesi mücadelesi için tüm kadın kolektiflerine, sivil toplum örgütlerine, odalara, sendikalara güç birliği çağrısı yaptı. Yeşilboğaz; “2021 yılı Şubat ayı sonuna kadar 67 kadın öldürüldü. Davalara yetişemiyoruz. Her ilde aşağı yukarı durum aynı. Bu süreçle mücadele eden bizler, hepimiz aynı gemideyiz. İstanbul Sözleşmesi için güçlerimizi birleştirmemiz gerekiyor” dedi.
“ŞİDDET GÖREN MAĞDURLAR YALNIZLAŞACAK”
İstanbul Sözleşmesi’nin içeriği hakkında bilgiler veren Mersin Barosu Başkanı Bilgin Yeşilboğaz, “Sözleşme sadece kadını esas almıyor. Kadına şiddet ve kadın istismarının yanı sıra, çocuğa şiddet, çocuk istismarı ve cinsiyet farkı gözetmeksizin ülkede yaşayan tüm bireyler, aile bağı olmasa dahi, erkek arkadaşı veya görüştüğü herhangi birisi tarafından şiddete, tecavüze, istismara uğraması durumunda, cinsel tercihi ya da yaşayış şekli ne olursa olsun, İstanbul Sözleşmesi hükümleri herkesi kapsıyor. Bu sözleşme şiddetin önlenmesi ile ilgili taraf devletlere bir yükümlülük yüklüyor ve bunu yapmak zorundasınız diyor. Yükümlülükleri yerine getirmeyen ülkeyi sorumlu tutuyor. Bu sözleşme, şiddetle mücadele eden tüm kurumlara da yükümlülükler yüklüyor. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Avukatlık Kanunumuzun 76. ve 95. maddeleri, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasalara dayanarak, biz barolar ve avukatlar olarak istismar davalarında veya katledilen kadınların davalarında müdahil olabiliyoruz. Bu sözleşme ile barolara ve avukatlara yükümlülük yüklenmiş ve görev verilmiştir. Birçok sivil toplum örgütü ve kamu kurumu da müdahil olabiliyor. Bu sözleşmenin kaldırılmasıyla bizim davalara müdahillik hakkımız da engellenecek. Davalara müdahillik talebimiz kabul edilmeyecek. Bu da şiddet gören mağdurların yalnız kalması anlamına gelecek. Birçok suçun belki de savcılıklara, adli makamlara intikal etmesi engellenmiş olacak. Bizim itiraz ettiğimiz nokta burası.
Usulüne uygun olarak Meclis tarafından onaylanmış bir uluslararası sözleşme, iç hukukumuzda yer alan normlarından daha üstün bir statüde iken, Cumhurbaşkanı’nın verdiği tek imzalık bir karar ile feshediliyor. Yarın 6284 sayılı yasa da çok rahat bir şekilde bu şekilde kaldırılabilir. İstanbul Sözleşmesi Anayasa’ya aykırı bir şekilde feshedildiği için Baro olarak dava açtık. Tek kişilik fehis kararı yok hükmündedir. İdarenin bir tasarrufu şeklinde görülebilir ancak Meclis’in yetkilerinin gaspı var. Meclis nerede? Meclis’i baypas etmiş oluyorsunuz. Halkın iradesi nerede? Ciddi anlamda sıkıntılar doğurabilecek bir süreci yaşıyoruz. Tabiki bu durum Avrupa’da da çok iyi gözlemlenmiyor” İfadesini kullandı.
ORTA DOĞULU OLMAK MI? ATATÜRK’ÜN MUASIR MEDENİYETLER SEVİYESİNE ÇIKMAK MI İSTİYOR SUNUZ?
“Önce bir karar vermek gerekiyor. Bizim yönümüz neresi?” diyen Yeşilboğaz, tepkisini şu sözlerle sürdürdü: “Bizim ülke olarak bir idemiz vardı. Avrupa Birliği’ne girmek, insan haklarında çağdaşlaşmak, ülkedeki insan haklarını Avrupa standartlarına getirmek. İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırdığınız zaman söyleminiz ve eyleminiz çelişiyor. Biz Orta Doğulu mu olmak istiyoruz? Yoksa ülke olarak Atatürk’ün hedeflemiş olduğu muasır medeniyetler seviyesine çıkmamız mı gerekiyor? Benim ya da sizin çıkmamızla olacak bir iş değil bu. Muasır medeniyetler seviyesine kolektif mücadele ile çıkabiliriz. Bununla ilgili bir şey söylediğimiz zaman bizi anında terörist olmakla itham ediyorlar. ‘İslam Anayasası istiyoruz. İstanbul Sözleşmesi de bunun uygulanmasının önünde bir engeldir’ deniliyor. Siz bu ülkede İslam Anayasası istiyorsanız, Anayasa’yı ilga etmeye çalışıyorsunuz demektir. Bu da bir suçtur. Onunla ilgili bir soruşturmanız var mı? Yok. Şeriat devleti istediğinizi açık açık söylüyorsunuz. Yaptığınız uygulamalar ülkemizi çağdaşlaşma yolundan ciddi anlamda ayırıyor. Bu ülkede hukukun üstünlüğünü istiyor musunuz? Adaletin herkese eşit, adil bir şekilde uygulanmasını sağlamak istiyor musunuz? Burada bir çelişki görüyoruz. Cumhuriyetten bu yana yükselen bir çağdaşlaşma ivmesi var. O ivmeyi kaybettik” diye konuştu.
“İSTATİSTİKLERDEN NEFRET ETTİK”
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, “Türkiye’de kadın cinayetlerinin arttığı söylemleri tamamen yalandır” şeklindeki açıklamasını değerlendiren Yeşilboğaz, “Sayın Soylu’nun söylemlerinin gerçeği yansıtmadığını hep birlikte görebiliriz. 20 yıldır Ak parti iktidarda. Bu süreçte istatistikler kadın cinayetlerinin, kadına şiddetin, çocuk istismarının ne kadar yükselişte olduğunu gösteriyor. Bizim girdiğimiz davalardan belli. Davalara yetişemiyoruz. Her ilde aşağı yukarı durum aynı. Denizli, İzmir, Osmaniye, Antalya, Adana ve İstanbul’da geçtiğimiz gün 24 saatte toplam 6 kadın öldürüldü. Muğla’da tecavüz olayı oldu. Biz bu istatistiklerden nefret ettik. Bunun azaldığı, çoğaldığı şeklinde bir istatistik tutmak istemiyoruz. Burada bir hayat söndürülüyor. Bu açıdan bakmak gerekiyor.
“İSTANBUL SÖZLEŞMESİ 10 YILDIR YÜRÜRLÜKTEYDİ AMA HİÇ UYGULANMADI”
İstanbul Sözleşmesi vardı neyi çözdü? İstanbul Sözleşmesi kadın cinayetlerini durduramadı deniliyor. İstanbul Sözleşmesi 10 yıldır yürürlükteydi ancak bugüne kadar uygulanmadı. Neden uygulamadınız? İstanbul Sözleşmesi’ni uygulamadığınız için kadın cinayetleri ve çocuk istismarında artış var. 2021 yılı Şubat ayına kadar 67 kadın öldürüldü. Kendilerine oy vereceğini düşündüğü belli bir kesime şirin gözükmek adına bu ülkenin geleceğiyle oynuyorlar. İstanbul Sözleşmesi’ni gerçekten uygulamış olsaydınız kadın cinayetlerinin önüne geçilebilirdi. En alt birim olmak üzere; karakollardan, savcılıklardan başlamak üzere tüm adli makamlarda, okullarda bu işin eğitiminin verilmesi gerekiyor demiştik. Siz bunları yapmadınız ki. Cinsiyet eşitsizliğini kaldıracak politikalar getirmediniz ki. İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırdılar yerine ne getirebilirler onu da bilmiyorum. Sözleşmede LGBTİQ haklarını da koruyan madde var. Onları rahatsız eden acaba bu muydu? Bunun adını koysunlar bari. Söylemler bize inandırıcı gelmiyor. Yaşadıklarımız ortada. Söylemlerle olmuyor, pratiğe dökmeleri gerekiyor. Temel hak ve özgürlüklerin genişletilmesi, İnsan haklarının daha korunur hale getirilmesi gerekiyor. Cumhurbaşkanı’nın sözleşmeyi tek taraflı feshetmesi kararıyla birlikte, ülkemizin hukuk devleti olma yolundan, temel insan hak ve özgürlüklerine tanınan yasal güvenceden ayrıldığımızı gösteriyor” şeklinde konuştu.
“TOPLUMSAL TEPKİ VE MÜDAHALE GEREKİYOR”
İstanbul Sözleşmesinden tek taraflı imzamızın çekilmesi, toplumsal tepkiyle karşılanmış olup bu konuda toplumsal mücadele edilmesi gerektiğine vurgu yapan Mersin Barosu Başkanı Bilgin Yeşilboğaz, “Sadece baro olarak bu işin öncülüğünü yapmamız yeterli olmayacaktır. Kadın örgütlerinin, kamu kurum ve kuruluşların, sendikaların, odaların, sivil toplum örgütlerinin aktif ve dinamik bir rol oynamaları gerekiyor. Güçlerimizi birleştirmemiz gerekiyor. Tüm kadın kolektiflerine, sivil toplum örgütlerine, odalara, sendikalara buradan güç birliği çağrısı yapıyorum. Çünkü bu gemi hepimizin gemisi. Bu süreçle mücadele eden bizler, hepimiz aynı gemideyiz. Burası su aldığı zaman hepimiz boğulacağız. Bu sadece benim mücadelem değil. Ben hukuki anlamda mücadelemi vereceğim. Ama diğerlerinin de bu sürece etkin bir şekilde yasal çerçevede müdahale etmeleri, demokratik haklarını kullanmaları gerekiyor” diye konuştu.
|